9 Kasım 2015 Pazartesi

4. Kemoterapi Serüvenim ...

Çok zor zamanlar yaşatan 3. kemoterapi kürümden sonra yattığım yerden kalkamadım, kendimi hiç bu kadar kötü, bu kadar ağrılı ve bu kadar çaresiz hissetmemiştim. Tam kendimi toparlamaya başlıyorken 4. kemoterapi günüm geldi çattı. Zaten kendimi o kadar halsiz ve yorgun hissediyordum ki zar zor gittim kan vermeye. Tahlil sonuçlarımı alıp kemoterapi onayımı almaya gittiğimde kanım çok düşük olduğu için kemoterapi alamayacağımı öğrendim. Doktorum yine bütün vücudumu ağrıtan o kan iğnelerinden verdi. İğnelerimi olup gittiğimde kan değerimde yükselme olursa kemoterapi alabilecektim.
 
Her gün iğnelerimi oluyor ve sonrasında dayanılmaz ağrılarımla yüzleşiyordum. İğnelerden kurtulmak kanımı iğnesiz olarak yükseltebilmek için çevremizdeki dostlarımızın kan arttırıcı olarak tavsiye ettiği her şeyi denedim. Bunların arasında çiğ ve kompostosu yapılmış siyah üzüm, domates ile birlikte sıkılmış havuç suyu,  eczanelerde bulabileceğimiz  söylenen keçiboynuzu özü, pekmez, dalak kısacası kan yapar dedikleri her şeyi aldık ve denedim.
 
Bir hafta sonra tekrar hastaneye gittiğimde kanım her şeye rağmen yine düşük çıktı. Doktorum bunun kanım ile ilgili olabileceğini, bazı insanların kan değerlerinin artışa dirençli olup; ne yaparsanız yapın kolay kolay artmayacağını söyledi ve bu sefer bana bir ünite kan verdi.
 
Doktoruma bir de çok kafama takılan "bazı kemoterapi alan hastaların neden benim kadar ağrısı olmadığını, hatta onların kemoterapiden çıkar çıkmaz sigara içmeye başlayarak normal hayatlarına nasıl dönebildiklerini, benimse neden  bu kadar halsiz olduğumu" sordum. Doktorumun cevabı "sigara içen insanlar içmeyen insanlara nazaran zehire bünyesi aşina olan insanlar ve hiç sigara içmeyen birinin vücudu zehire alışık olmadığı için kemoterapiden daha çok etkilenmesi normal".
 
Böyle bir durum da insan gülmeli mi? yoksa ağlamalı mı? gerçekten bilemiyorum. Bunları duydukça yıllarca sağlıklı beslenmek ve yaşamak adına inandığım ne varsa yerle bir oldu. Tamam biliyorum aslında bu yaşadıklarımız biraz da kader, yani kendinizi ne kadar korursanız koruyun eğer bu hastalığa yakalanmak varsa kaderinizde kaçmanın imkanı yok.
 
Bu nedenledir ki hayata dair  ne varsa aslında ne ile mutlu oluyorsan onu yap, ne yemek istiyorsan onu ye. Çünkü bu hastalık ancak yüksek moral, bol mutluluk ve sıfır stres ile yenilebilir.
 
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder