30 Ekim 2015 Cuma

İç Işın Tedavisi

İç ışın tedavisini hastanede karşılaştığım birçok kadından duymuştum ve bu kadınların hepsi bu tedavi ile ilgili hiç iç açıcı şeyler söylemediler. Hepsinin ortak noktası bu işlemin çok zor ve can acıtıcı olduğuydu.
Onkoloji doktorlarım radyoterapi seanslarım bittiğinde 3 seansta iç ışın almam gerektiğini söylediklerinde yaşadığım korkuyu tahmin bile edemezsiniz. 
İlk seansıma giderken ablam, annem, eşim ve kızım beni yalnız bırakmadılar. İyiki de bırakmamışlar. Onkoloji bölümünden içeri girdiğimizde oturup korku içinde sıramı bekledim. Sıra bana geldiğinde içeriye benim ile birlikte girmek isteyen kızımın tüm çabalarına rağmen beni tek başıma içeriye aldılar. Ölçümlerin yapılması için yattığım yataktan başka bir sedyeye alınmam gerektiğinde ise yardım edebilecek bir erkek olup olmadığını sorarak eşimi, kızımı ve ablamı içeri aldılar. Onlar sayesinde yataktan sedyeye aktarılarak ölçüm odasına gittim. Ölçümler yapılınca da tekrar aynı şekilde geri döndük. 
İç ışını verebilmek için içime bir tüp yerleştirdiler ve herkes doktorlar da dahil odadan çıktı. 20-30 dakika kadar içeride yalnız kaldım. İlk seansım bittiğinde aslında diğer hastaların anlattığı kadar korkmam gerektiğimin farkına varmıştım.
Sebebini tam olarak bilmiyorum ya onların içinde bulundukları ruhsal durum ya da canları benden biraz daha tatlı diye düşündüm. Ama bu tedavi seansı içinde öğrendiğim tek şey her söylenene inanmamam gerektiği oldu. 
Düşünsenize öğrendiklerim ve tedavinin uygulanması süreci arasındaki o belki çok kısa ama bana içimde yaşattığım korku nedeniyle çok uzun gelen zaman diliminde ne fırtınalar yaşadım. 
Anlatmak istediğim aslında kanser tedavisi evet çok zor ve yorucu bir süreç. Ancak başka hastalardan duyduğunuz herşeye çok fazla inanırsanız tıpkı benim gibi çok fazlaca strese davetiye çıkarırsınız...

Sağlıcakla kalın. 

29 Ekim 2015 Perşembe

Yüreğinin Götürdüğü Yere Git


 
Susanna Tamaro bu kitabında seksen yaşında bir büyükannenin uzaklarda olan torununa yazdığı mektuplardan oluşan bir kitap. Çok yalın bir şekilde, gündelik konuşma diliyle yazılmış olan bu sevgi dolu mektuplar, hem bir iç döküş hem de bir bilgenin vasiyeti niteliğinde. Yaşlı büyükanne, bu mektuplarında kendisinin ve kızının dokunaklı yaşamlarının gizli kalmış yönlerini açığa vuruyor ve kendisiyle olan iç hesaplaşmasını birlikte yürütüyor. Değişen gelenekler, altüst olmuş değerler karşısında hissettiklerini, torununa sevgiyle aktarmaya çalışan bu yaşlı kadın, gençliğinde yapmayı göze alamadığı şeyleri yapmasını torununa öğütlerken şöyle diyor: "Yapmaya değecek tek yolculuk, içimize yaptığımız yolculuktur; o özgün çağrıya kulak vermeli, yüreğimizin götürdüğü yere gitmeliyiz". 
 
Kitabı keyifle okudum ve sizin de okumaktan keyif alacağınızı düşünüyorum. Aslında herkes yüreğinin götürdüğü yere gidebilse nasıl bir dünyada yaşıyor olurduk acaba..

28 Ekim 2015 Çarşamba

Radyoterapi Serüvenimden ...

Radyoterapi seansların 5 hafta boyunca haftanın 5 günü devam etti. Her akşam eşim ile birlikte Kartal - Kavacık arası gidip geldik. Bu bizim evlilik hayatımız boyunca en uzun süren seyahatimiz gibiydi.
 
Hastaneye her gittiğimizde yeni hayatlar ve yeni hikayeler ile karşılaşarak bir çok şey öğrendim. Küçücük çocukların bile uyutularak bu hastalık yüzünden radyoterapi almak zorunda olması gerçekten çok acı. Minicik bedenleri benim bu yaşımda dayanamadığım bu tedaviye nasıl dayanıyor? Onları gördükçe insan bu nasıl bir yaşam döngüsü neden bu çocuklar bu eziyeti çekiyor diye düşünmeden ve kendine sen daha büyük ve daha güçlüsün o nasıl dayanıyorsa sende dayanmalısın diyor.
 
Radyoterapi alırken benden önce bu hastalıkla boğuşmaya başlamış olan birkaç kadından hastalıklarıyla alakalı serüvenlerini dinledim. Bazıları bu hastalığı tesadüfen gittikleri doktorun dikkati sayesinde öğrenecek kadar şanslıydı, bazıları da şikayetleri üzerine gittikleri doktorların hastalıklarını gözden kaçırması nedeni ile geç kalmıştı.
Bazı doktorlar hastalarına "güçlü olursan iyi olacaksın" diyerek cesaret verirken, bazı doktorlar da "hastalığın çok ilerlemiş senin için yapılabilecek bir şey yok" diyebilecek kadar gaddardı. Ama bence gerçek şu ki rabbim bizlere ne kadar ömür yazmış ise o kadar yaşayacağız sonrasında ise ne kadar çok hayata tutunursak bize bahşedilen ömre de o kadar sahip olabileceğiz.
 
Kısacası bu hastalıkta herkesin kendine ait bir hikayesi, acısı, tecrübesi var. Bazılar tecrübeler bizi korkuturken bazıları da umutlandırıyor. Ama en önemlisi sizinle beraber hastaneye gelip, sizinle sıra bekleyen ve sizi sevdiklerini gözlerinde okuyabildiğiniz yakınlarınız varsa biraz daha güçlü oluyorsun bu hastalık karşısında.
 
Bugünlük sağlıcakla kalın...

27 Ekim 2015 Salı

Uyuyana Kadar



Uyuyana Kadar müthiş, sürükleyici, şaşırtıcı ve sarsıcı bir roman.

S.J. Watson bu kitabında harikalar yaratmış. Bir kadın her akşam uyuduğunda anıları kaybolan bir kadın. Anıları kaybolan bir insan hayatına her güne kim olduğundan habersiz nasıl başlar ki yada anılarının kaybolacağını bilerek nasıl uyur?

Kesinlikle sonra ne olduğunu merak ederek elinizden bırakmak istemeyeceğiniz bir kitap.

26 Ekim 2015 Pazartesi

Fırında Kabak Tatlısı




Malzemeler:
2 kg kabak
3 bardak toz şeker
1 adet çubuk tarçın
2 adet karanfil
Üzeri için isteğinize göre fındık veya ceviz

Yapılışı :

Kabakları kabuklarını soyarak dilimleyelim. Sonra bir tencerede üzerine 3 bardak toz şeker ekleyerek suyunu salması için bir gece bekletelim. Kabaklarımız sabah suyunu salmış olacaktır. İçine çubuk tarçın ve karanfillerimizi ekleyerek ağır ateşte 30 dakika pişirelim. Sonra kabaklarımızı fırın kabına alarak 200 derecede karamelize olana kadar pişirelim.

Afiyet Olsunnn ....


25 Ekim 2015 Pazar

Radyoterapi Tedavi Serüvenim

Patoloji sonuçlarım geldiğinde kötü bir gerçek ile karşı karşıyaydık. Çekilen Pet-CT ve MR'da bile görünmeyen ama lenflerime sıçramış olan kanser...
 
Doktorum kızıma bir hastanenin onkoloji bölümünü tavsiye etti ve acil olarak gidip tedaviye başlamamız gerektiğini, bundan sonrasının benim tedaviye vereceğim cevap ve Rabbime kaldığını söyledi.
 
Cihazların bile bazı şeyleri atladığını fark ettiğimiz için raporu kızımın doktoruna da gönderdik ama onun da verdiği cevap hiç farklı değildi.
 
Hastaneden çıktıktan sonra yaklaşık bir ayım çok büyük olan ameliyat kesiğim yüzünden ağrılar içinde yatarak geçti. Bu ağrıları gerçekten yaşamayan birine anlatabilmek çok zor. En kuvvetli ağrı kesicilerin bile acıyı hafifletemediği aklıma geldikçe halen içimin ürpermesine sebep olan ağrılar.
 
Bu arada çevremizdeki herkes bazı bitkisel çözümlerden bahsetti ve bu konuyla alakalı isimler önerdi. Tüm itirazlarıma rağmen kızım Kütahya'da bu işi yaptığını öğrendiğimiz birinden raporumu götürerek  bitkilerden hazırlanmış çeşitli kürlerden aldı. Yaklaşık 15-20 gün kadar bu bitkileri kaynatarak vücuduma masajlar yaptı ve verilen tariflere uygun olarak bu bitkileri kullandım. Bana ne kadar fayda sağladı ya da gerçekten bir etkisi oldu mu? gerçekten bilmiyorum. Ama diğer kullananlardan duyduğum kadarı ile faydası olan da olmuş olmayan da.
 
Dikişlerim iyileşmeye başladığında doktorumun tavsiye ettiği hastanenin onkoloji bölümüne gittik. Dosyam incelendi ve önce 5 haftanın 5 günü radyoterapi, üzerine 3 seans iç ışın ve sonrasında 6 kür kemoterapi almam gerektiğine karar verildi.
 
Radyoterapiye başlamadan önce randevu veriyor. İlk randevuda radyoterapinin verileceği bölgenin belirlenmesi için bir makineye giriyorsunuz ve bu görüntüler üzerinde onkoloji doktorları çalışmaya başlasın diye vücudunuzda bu bölgeyi çiziyorlar. Bu süreçte yıkanmamanız gerektiğini söylüyor izler silinmesin diye ancak biz kırtasiyelerde satılan radyoterapi kalemleri ile biz bu sorunu ortadan kaldırdık.
 
Ve işte ilk radyoterapi seans tarihim gelip çatmıştı. Hastaneye giderken eşim, kızım, ablam ve annem yanımda olmasına rağmen içimdeki korkudan ve endişeden kurtulamıyordum. Sıra bana gelene kadar benimle benzer kaderi paylaşan diğer hastalar ile muhabbet etmeye başladığımda kendimi daha kötü hissetmeye başladım. Sonuçta herkes kendi yaşadığı tecrübeyi dile getiriyordu aslında. İşte benim sıramda gelmişti.
 
Radyoterapi bölümüne geçtiğimde kaçmamak için gerçekten savaş verdim. Kalın kapılar ardında bulunan radyoterapi cihazına uzandım ve artık tek başımaydım. Makine etrafımda dönüp sesler çıkarmaya başladığında korkum ve endişem daha çok arttı. Ama biliyordum ki yaşamam için bu tedavi şarttı. İlk seansım bittiğinde göz yaşlarıma engel olamadım.
 
Ertesi gün radyoterapinin yan etkisi olan mide bulantılarım başladı. Psikolojik olarak o kadar etkilenmiştim ki bir tarafım yaşamam için gitmem gerektiğini söylerken diğer tarafım yeter bu kadar dayanamayacağım ne olursa olsun diyordu. Hatta bir dönem bu hastane ev arası yolculuğumda kendimi arabadan atmayı bile düşündüğümü itiraf etmeliyim...
 
Bugünlük sanırım yeteri kadar duygulandım ama ilerleyen günlerde yazmaya devam edeceğim.
 
Sağlıkla kalın...
 
 

24 Ekim 2015 Cumartesi

Pastahane Poğaçası Tarifi



Pastahane Poğaçası Tarifi

Malzemeler :
400 gr tereyağ
2 adet yumurta
1 paket yaş maya
50 gr sıvı krema
2 yemek kaşığı şeker
Aldığı kadar un
Tuz

İç Malzemesi :
Lor peyniri veya rendelenmiş kaşar peyniri


Yapılışı :
Mayayı ılık suda açarak 5 dakika bekletelim. Diğer malzemelerimizi de maya ile karıştıralım ve unumuzu eleyerek yavaş yavaş ilave edelim. Kulak memesi kıvamında bir hamur elde edelim.
Hamurumuzu ceviz büyüklüğünde parçalara ayıralım ve yuvarlak şekilde açarak iç malzememizi dolduralım.
Poğaçalarımızı kapatarak üzerlerine yumurta sarısı sürelim ve mayalanması için 1 saat kadar bekleyelim.
180 derecede önceden ısıtılmış fırında üzerleri kızarıncaya kadar pişirelim.


Afiyet Olsun ...





22 Ekim 2015 Perşembe

Pırasalı Börek Tarifim




Malzemeler :

Hamuru İçin :
1 yumurta
1/2 çay bardağı sıvı yağ
1 paket kabartma tozu
1 yemek kaşığı sirke
1 tatlı kaşığı tuz
1 su bardağı ılık su
5-6 su bardağı un

İç Harcı İçin :
5-6 dal ince doğranmış pırasa
Tuz
Karabiber
Salça

Hamurun ara katları için ;
125 gr tereyağı veya margarin
1 çay bardağı sıvıyağ

Yapılışı :

Öncelikle hamur için hazırladığımız malzemeleri yoğuralım ve hamur dinlenirken iç harcımızı hazırlayalım. 
Soğanımızı kavurup pırasalarımızı ve baharatlarımızı ekleyerek soğuması için bir kenarda bir bekletelim.
Dinlenen hamurumuzu önce ikiye ayıralım sonrada her birinden ceviz büyüklüğünde 12'şer bezeler ayırarak 24 adet bezemizi pasta tabağı büyüklüğünde 11 katına eritilmiş tereyağı ve sıvıyağ karışımını sürerek 12. katı üzerine koyalım ve merdane yardımı ile tepsimizin boyutlarında açalım. Hamurumuzu tepsimize yerleştirerek iç harcımızı üzerinde yayalım. Diğer 12 adet bezeye de aynı işlemi uygulayarak harcımızın üzerine kapatalım.

                                                   

 Böreğimizi keserek kalan yağımızı üzerine döküp 200 derecede önceden ısıtılmış fırında pişirelim.

                                                             
Şimdiden Afiyet Olsunn..

21 Ekim 2015 Çarşamba

Kanser ve İlk Şok




                                          Kanser ve İlk Şok

Regl kanamalarımda düzensizlik şikayeti ile yaklaşık 2,5 yıl önce devlet hastanesinde bir jinekoloğa gitmem ile başladı benim hikayem. Muayeneden sonra tetkiklerim yapıldı ve doktor bana hamile olduğumu söyledi. Bunun imkansız olduğunu belirtmem üzerine tetkikler tekrarlandı ve cihazlarında sorun olduğu gibi ir açıklama yapılarak durumumun sadece menopoz geçiş dönemi olduğu belirtildi.

Bundan tam 8 ay sonra kesilmeyen kanama sorunu ile yine devlet hastanesinin acil bölümüne gittik. Genç bir bayan doktor muayene sırasında bir kitle fark etti ve kanser olması ihtimaline karşı bana herhangi bir ilaç veremeyeceğini, biyopsi yapılması gerektiğini ancak kalp kapakçıklarımda sorun olduğu ve hastanede o saatte bir kalp doktoru olmadığı için narkoz veremeyeceklerinden dolayı müdahale edemeyeceklerini söyledi. Pazar günü olması yüzünden birçok hastane gezdik ve bir çözüm bulamadık.

Pazartesi günü kalp doktorumun olduğu hastanede onay alınarak biyopsi yapıldı. 9 - 10 gün sonra 8 Aralık 2013'te doktora sonucu öğrenmeye gittiğimizde acı gerçek hiç yumuşatılmadan yüzüme çarpılmıştı. Yaşadığım şokun etkilerini üzerimden atmam biraz zor oldu ama ben artık rahim kanseri olduğum gerçeği ile yüz yüzeydim.

Bu süreçte çevrenizdeki insanların tecrübeleri gerçekten hayatınıza ışık tutuyor. Kızımın bir arkadaşının tecrübesine dayanarak ameliyattan önce kanserin ilerleme durumunu öğrenmek için Pet-CT çektirdik. Sonucu aldığımızda kötünün iyisi diye düşündük çünkü rahim dışında bir yayılma görülmüyordu.

Hemen ameliyatı yapabilecek bir doktor  arayışına girdik ve şansımız yaver gitti bir üniversitede öğretim görevlisi olan Kadın Hastalıkları Jinekolojik Onkoloji uzmanı bir doktora ulaştık. Doktorum lenflere metastaz var ise ameliyat yapamayacağını ve bunun için MR çektirmemiz gerektiğimi söyledi. Mr çekildi ve onda da lenflerde sorun görünmüyordu. 

Ben içimde yaşadığım ve sevdiklerimin gözlerinde gördüğüm korku 27 Aralık 2013'te  ile 3C rahim kanseri ameliyatına girdim. Yaklaşık olarak 5-5,5 saat süren yorucu bir ameliyat geçirdim. 10-15 gün kadar patoloji sonuçlarımı beklemenin verdiği gerginlik ve vücudumdaki ağrılar ile geçen 15 gün.

Kızım doktorumdan patoloji sonuçlarımı öğrendiğinde her şeyi açık bir şekilde bana anlatmasını istedim. Çünkü bu benim hayatımdı ve ne ile mücadele etmem gerektiğini bilmeliydim.

Sanırım geçmişi hatırlamak beni biraz duygulandırdı ama hikayemin devamını sizinle paylaşmaya devam edeceğim.

20 Ekim 2015 Salı

Kanser ile İlk Tanışmamız

Kanser ile İlk Tanışmamız

Benim kanserle tanışmam 9 sene önce oldu aslında. Çok tesadüfi bir şekilde kızımı doktora gitmeye ikna ettim. O zamanlar çok tavsiye edilen bir kadın doğum uzmanıydı gittiğimiz doktor. Muayeneden sonra bazı yaralar gördüğünü ve biyopsi yapması gerektiğini söyledi. Ama yara olduğu konusunda o kadar emindi ki yakma işlemi için bize gün verdi. Tabii bu arada biyopsi sonuçlarını da bekledik biz.
Biyopsi sonuçları geldiğinde aslında karşımızdaki sorunun yakılabilecek bir yara değil rahim ağzı kanseri olduğu gerçeği ile yüz yüzeydik. Bu konusunda nam salmış olan bayan doktor kızıma hemen bir bebek sahibi olmasını sonrasında ise rahmini alacağını söyledi.

Başımızdan aşağı kaynar su döküldü sanki. Kendimizi toparladığımızda başka bir doktor arayışına başladık. Bir yakınımızın tavsiyesi üzerine şu an hala minnettar olduğumuz ve torunuma adını verdiğimiz değerli bir doktor ile tanıştık.

Gerekli tetkikler yapıldıktan sonra durumun daha vahim olduğunu 25 yaşında bir insanda çok hızla ilerlemeye başlamış ve yayılmış bir kanser türünün başlangıcında olduğumuzu anladık. Ameliyat ile kanser hücreleri temizlendi ve kızım şu an 7 yaşında bir evlada sahip.

Bu vesile ile öğrendik ki aslında rahim ağzı kanserinin hiç bir belirtisi olmazmış. Bundan ders çıkarmamış olmalıyım ki ben  hiç kontrole gitmedim ve farkına vardığımda son evreden sadece bir tık öncesiydi.

19 Ekim 2015 Pazartesi

Cheescake Tarifim




Malzemeler :
2 paket burçak bisküvi
4/3 su bardağı toz şeker
400 gr. labne peyniri
1 yemek kaşığı süzme yoğurt
1 paket krema
3 yumurta ( 1 yumurtanın sadece sarısı)
1 yemek kaşığı un
2 yemek kaşığı nişasta
1 çay kaşığı vanilya
1/2 limon suyu
1 yemek kaşığı tereyağ


Tabanın Yapılışı      :
Bisküvileri tereyağı ile birlikte robottan geçirdikten sonra cheesecake yapacağımız kelepçeli çemberimizin altına yağlı kağıt koyarak karışımı güzelce bastırarak taban yapın ve dondurucuda 20 dakika bekletiriz.



İç Dolgunun Yapılışı :
2 yumurtanın tamamı ve 1 yumurtanın sarısı ile şeker köpük haline gelinceye kadar iyice çırpalım. İçerisine labne peyniri ve yoğurdu ekleyerek pürüzsüz bir hal alıncaya kadar çırpmaya devam edelim.
Daha sonra kalan malzemelerimizi ekleyerek hepsi harmanlanınca hazırlamış olduğumuz tabanın üzerine dökelim.

160 derecede önceden ısıtılmış fırında üzeri hafifçe kızarana kadar pişirelim. (Not: dolgunun çatlamaması için fırının içine su dolu bir kap koyabilirsiniz).


Fırından çıkartıp iyice soğuduktan sonra dilerseniz sade dilerseniz benim yaptığım gibi çeşitli soslarla servis edebilirsiniz.

Afiyet Olsun...
 

 

18 Ekim 2015 Pazar

Islak Kek


 
Keki İçin Malzemeler :
3 yumurta
1 su bardağı şeker
1/2 su bardağı sıvı yağ
1 su bardağı süt
2 su bardağı un
3 yemek kaşığı kakao
1 paket kabartma tozu ve 1 paket vanilya

Sosu İçin Malzemeler :
2 su bardağı süt
1 su bardağı şeker
1/2 su bardağı sıvı yağ
2 yemek kaşığı kakao

Yapılışı :

Yumurta ve şekeri bir kaba alıp krema kıvamına gelene kadar çırpılır. Sonra yağ ve süt eklenerek biraz daha karıştırıldıktan sonra kuru malzemelerin kalanı  eklenerek spatula yarımı ile karıştırılır ve 180 derecede önceden ısıtılmış fırında 40-50 dakika pişirilir.


Kekimiz pişerken sos için hazırladığımız malzemeleri bir kaba alıp pişirelim. Kekimiz piştikten sonra soğutalım ve ılınmış olan sosumuzu daha iyi çekmesi için kestiğimiz kekimizin üzerine dökelim. Sosunu iyice çektikten sonra ıslak kekimiz servise hazır.

Afiyet Olsun...







Pazar Kahvaltısında Pişi

Merhabalar,

Pazar sabahları her zaman keyifli bir kahvaltı ile başlamalı. İnsan bu hayatta ne ile mutlu oluyor ise onu yapmalı. Ben de mutfağı ve değişik lezzetler tatmayı seven biri olarak bu sabah pişi yaptım.

Aslında kanser hastalarına kızartmanın yasak olduğu gibi bir gerçek var ancak benim hayat felsefem ne ile mutlu oluyorsam onu yapmak ve yemek.



PİŞİ YAPILIŞI :

Malzemeler :
1 yumurta
2 yemek kaşığı yoğurt
2 yemek kaşığı sıvı yağ
1 tutam tuz
1 çay kaşığı karbonat
Alabildiği kadar un

Yapılışı :
Malzemeleri geniş bir kapta güzelce yoğurup 20 dakika üzerini örtüp dinlendirelim.
sonra istediğimiz şekli vererek kızgın yağda kızartalım.

AFİYET OLSUNNN ...



Son Nefes

Son Nefes Caitlin Osborn, kâbusu onu almaya geldiğinde daha on yaşındadır.Önce yaklaşan ayak seslerini, ardından ona fısıldadığını duymuştur. Bu anın gelmesi için çok bekledim…

On altı yıl sonra başarılı bir polis olan Caitlin Osborn, bir katilin nasıl hissettiğini derinlemesine öğrenmiştir. Bu onu çocukluk korkularından koruyan tek şeydir. Ta ki yeniden ayak seslerini, ardından ona fısıldadığını duyana kadar.

Kum Saati Katili bu kez onun için geri gelmiştir. Son nefesini aldığını duyabiliyorum, Caitlin… "Av ve avcı hikâyesinde olması gereken gerilimi bu kitapta bulacaksınız.

Michael Prescott'a ait bu kitabı şiddetle tavsiye edeceğim  çünkü bu kitabı elinizden bırakmak istemeyeceksiniz.

17 Ekim 2015 Cumartesi

Biraz benden bahsedelimm...

Merhabalar,

Ben Gülşen Köksal. 1962 yılında İstanbul'da dünyaya geldim. Çekirdek denebilecek bir aileye sahibim.İki kızım, kıymetlim her şeyim 7 yaşındaki torunum ve eşimle birlikte yaşıyorum.

En sevdiğim hobim yemek yapmak, sevgili torunuma okuldan geldiğinde tatlı sürprizler hazırlamak.

Yaklaşık 2 yıldır kanserle mücadele eden bir ev hanımıyım. Evet kanserle tanışmam bundan yaklaşık iki yıl önce 8 Aralık'ta doktorumun soğuk kanlı bir şekilde siz kansersiniz demesi ve enim o anda şoka girmemle başladı. Sonrasında ameliyat, radyoterapi ve kemoterapiler ile devam etti.

Bu süreçte sevgili torunumun varlığı benim hayatıma daha sıkı sarılmamı sağladı aslında. Sabah uyandığında ona kahvaltı hazırlamak, okuldan geldiğinde onu ayakta dimdik karşılamak hem ona hem de bana iyi geldi sanırım.

Şu an halen tedavim devam ediyor ve eskisine nazaran daha güçlü, daha neşeli bir kadın olduğumu hissediyorum. Sanırım tüm hastalıkların ve dertlerin çözümü moral ve yanınızda sevdiklerinizin olması.

Bu süreçte ne yapabilirim diye düşünürken aklıma bir blog açmak ve hem zevk alarak yaptığım tarifleri insanlar ile paylaşmak geldi. Çünkü hayat paylaşınca daha güzel.

Bugün itibari ile bazen yemek, tatlı gibi değişik lezzetler paylaşırken, bazen de hastalığım, yaşadıklarım ve bu hastalıktan edindiğim tecrübelerimi paylaşacağım.

Şimdiden tanıştığımıza memnun oldum :)

İlk güne tatlı başlayalım :)

Elmalı Tarçınlı Kek

Malzemeler :

3 yumurta
2 su bardağı şeker
1 su bardağı yoğurt
1 su bardağı sıvı yağ
2 su bardağı un
1 adet elma
1tatlı kaşığı tarçın
1 paket kabartma tozu
1 paket vanilya






Yapılışı :

Şeker ve yumurta karıştırma kabına alınarak krema haline gelene kadar iyice karıştırılır. Sonra yoğurt, yağ ve ilave edilerek biraz daha çırpıldıktan sonra kalan malzeme eklendikten sonra spatula yardımı ile karıştırılır.
Daha sonra elmalar dilimlenerek tarçına bulanır ve pişirme kabının altına dizilir. Ancak isteğe göre kalıbın üzerine de konulabilir. 180 derecede önceden ısıtılmış fırında 40-45 dakika arası pişirilir.

Afiyet Olsun...