Radyoterapi seansların 5 hafta boyunca haftanın 5 günü devam etti. Her akşam eşim ile birlikte Kartal - Kavacık arası gidip geldik. Bu bizim evlilik hayatımız boyunca en uzun süren seyahatimiz gibiydi.
Hastaneye her gittiğimizde yeni hayatlar ve yeni hikayeler ile karşılaşarak bir çok şey öğrendim. Küçücük çocukların bile uyutularak bu hastalık yüzünden radyoterapi almak zorunda olması gerçekten çok acı. Minicik bedenleri benim bu yaşımda dayanamadığım bu tedaviye nasıl dayanıyor? Onları gördükçe insan bu nasıl bir yaşam döngüsü neden bu çocuklar bu eziyeti çekiyor diye düşünmeden ve kendine sen daha büyük ve daha güçlüsün o nasıl dayanıyorsa sende dayanmalısın diyor.
Radyoterapi alırken benden önce bu hastalıkla boğuşmaya başlamış olan birkaç kadından hastalıklarıyla alakalı serüvenlerini dinledim. Bazıları bu hastalığı tesadüfen gittikleri doktorun dikkati sayesinde öğrenecek kadar şanslıydı, bazıları da şikayetleri üzerine gittikleri doktorların hastalıklarını gözden kaçırması nedeni ile geç kalmıştı.
Bazı doktorlar hastalarına "güçlü olursan iyi olacaksın" diyerek cesaret verirken, bazı doktorlar da "hastalığın çok ilerlemiş senin için yapılabilecek bir şey yok" diyebilecek kadar gaddardı. Ama bence gerçek şu ki rabbim bizlere ne kadar ömür yazmış ise o kadar yaşayacağız sonrasında ise ne kadar çok hayata tutunursak bize bahşedilen ömre de o kadar sahip olabileceğiz.
Kısacası bu hastalıkta herkesin kendine ait bir hikayesi, acısı, tecrübesi var. Bazılar tecrübeler bizi korkuturken bazıları da umutlandırıyor. Ama en önemlisi sizinle beraber hastaneye gelip, sizinle sıra bekleyen ve sizi sevdiklerini gözlerinde okuyabildiğiniz yakınlarınız varsa biraz daha güçlü oluyorsun bu hastalık karşısında.
Bugünlük sağlıcakla kalın...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder